TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ
BATI ETKİSİNDE TÜRK EDEBİYATI
b ) Servet-i Fünun(Edebiyatı Cedide) Dönemi
Türk Edebiyatında hikaye ve roman ilk defa Tanzimat Döneminde kullanılımıştır.Bu dönemde roman türü önce fransızcadan yapılan çevirilerle başlar.Sonra yerli eserler verilir.
1896 'da bir bilim dergisi olan Servet-i Fünun 'un başına Tevfik Fikret 'in geçirilmesiyle bu dönem başlar.
"Sanat sanat içindir ilkesi hakimdir"
Bireysel konular işlenmiştir.
Bu dönem eserlerinde dil çok ağır ve sanatlıdır.
Hikayler ve romanlar teknik açıdan oldukça başarılıdır.
Bu dönemde hikaye ve romannb türü gelişmiştir.
Batı 'daki hikayelerin seviyesine ulaşılmıştır.
Realizm akımı etkilidir.
Karakterler vardır.Tip yoktur.
Zengin istanbul yaşantısı, yat, yalı...
Bu dönemin temsilcileri Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit
yalçın, Faik Ali, Süleyman Nazif ve Hüseyin Suat Yalçın 'dır.
Edebiyât-ı Cedîde şairlerinin hemen hepsi 1860 ve 70’li yıllarda doğmuştur. Bu şairler, ilk şiir denemelerini yaptıkları 1880’li ve 1890’lı yıllarda önlerinde iki şiir tarzı ve iki şiir üstadı vardı. Bunlardan ilki Divan şiiri tarzını sürdüren Muallim Naci, diğeri ise şiirde yenilik yanlısı Recaizade Mahmut Ekrem. Edebiyat-ı Cedîde’nin genç şairlerinin bir bölümü, başlangıçta bu iki şiir üstadından da etkilendiler. Örneğin Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Hüseyin Suat, şiire bir şekilde Muallim Naci halkasında, Divan şiiri tarzına uygun örneklerle başladılar. Ancak daha sonra, giderek Recaizade Mahmut Ekrem ve Hâmit’in etkisinde, Batı şiirinin yolunu izleyerek yeni tarzda şiirler kaleme aldılar. Çoğu, yeni tarzdaki ilk şiirlerini 1890’lı yıllarda Mektep, Malûmât, Maârif, İrtikâ, Mütalâa, Hazine-i Fünûn gibi dergilerde yayımladı. Bu şairler, 1896 yılında Servet-i Fünûn dergisinde toplandıktan sonra, ortak bir dil, duyuş ve söyleyiş tarzı oluşturdular. Şiirlerinde genellikle, melâl, hüzün, gerçeklerden kaçma, kötümserlik gibi duygular ağır bastı. Tanzimat’ın birinci kuşak şairlerinin tersine, aşk, tabiat, ölüm gibi bireysel temaları işlediler. Gerçeklerden kaçıp hayale sığınma, romantik ve duygusal aşklar, tabiat karşısında hüzünlenme, hemen hepsinin şiirlerindeki ortak duygular oldu. Bireyci, güzelliği ve biçimi öne alan, sanat sanat içindir ilkesine bağlı bir sanat anlayışını benimsediler. Genellikle parnasizmden ve romantizmden etkilendiler. Alfred de Musset, François Coppee, Lamartine, Sully Prudhome etkilendikleri başlıca Fransız şairlerdi. Bunlardan Cenap, kısmen Verlaine’den ve sembolistlerden de etkilendi. 1896-1901 yılları arasında yazdıklarında, hemen hepsi aynı dil tutumunu sürdürdüler; Batı şiirinin etkisiyle şiirde yeni imgeler kullanmaya çalıştılar. Tanzimat’ın birinci kuşağının tersine, şiirlerini süslü, sanatkârane, kapalı bir dille yazdılar. Vezinde, aruzu tercih ettiler. Hemen hepsi, anjambmanlar ve karşılıklı konuşmalarla, şiiri düz yazıya yaklaştırdılar, Divan şiirinin nazım biçimlerini kendilerine göre değiştirdiler ve sone biçimine rağbet ettiler.İkinci Meşrûtiyet’in 1908’de ilânından sonra, Edebiyât-ı Cedîde’nin çoğu şairi, giderek bireyci sanat anlayışını terk etti. 1908 sonrasında meydana gelen siyasal olaylar, ortaya çıkan hürriyet havası ve ardından peş peşe çıkan savaşlar (Trablusgarp, Balkan, Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşları) Edebiyat-ı Cedîde şairlerini, toplumsal konuları işlemeye yöneltti. Çoğu şair gibi onlar da bu yıllardan itibaren şiirlerinde istibdat, hürriyet, vatan sevgisi, savaş, orduya övgü, kahramanlık gibi toplumsal konuları ve millî temaları işlemeye başladılar. İçerikte meydana gelen değişime paralel olarak, Cenap Şahabettin dışında çoğu şair 1908’den sonraki dilde sadeleşme hareketine ayak uydurdu. Şiirlerini Servet-i Fünûn evresine göre daha sade bir dille yazdılar ve hece veznini kullanmaya başladılar. Bu şairlerden Cenap Şahabettin, Ali Ekrem, Hüseyin Suat, Hüseyin Sîret, Fâik Âli, Celâl Sahir gibileri Cumhuriyet döneminde de şiir yazmayı sürdürdü; ancak yenileşen edebiyata ayak uyduramadılar ve edebiyat tarihimizde birer Edebiyât-ı Cedîde şairi olarak kaldılar.
Tanzimat Edebiyatında İlkler
İlk hikaye Ahmet Mithat Efendi tarafından "Letaif-i Riveyat" dır.
Batılıanlamada ilk hikaye Sami Paşazade Sezai tarafından "Küçük Şeyler" dir.
İlk realist roman Recaizade Mahmut Ekrem tarafından
"Araba Sevdası" dır.
İlk psikolojik roman Mehmet Rauf tarafındam "Eylül" dür.
Batılı anlamda ilk roman Halil Ziya Uşaklıgil tarafından "Mai ve Siyah" dır.
Dünya edebiyatında ilk roman denemeleri Rabelais tarafından
"Gargntia" dır.
Modern romanın ilk örneği Cervantes tarafından "Don Kişot" dur.